Burdasınız da burda mısınız?
- Pınar Çoruk
- Jan 2, 2020
- 2 min read

Büyük şehirde yaşamak zor arkadaş! Sabahın köründen akşamın körüne koştur dur. Koşturmak belki diğer yerlerde yaşayanlar için de geçerli ama ah şu trafik yok mu... Bir günün minimum iki saati yolda geçiyordur. Otobüslerde, metroda, insanları izliyorum, araçların durup kalkmasına, virajı hızla almasına öylesine alışmışlar, refleksleri öyle bir gelişmiş ki, bir sörfçü edasıyla hiçbir yere tutunmadan rahatlıkla ayakta duruyorlar. Bedenen otobüste sağa sola sallanıyorlar, ama kim bilir kafalar nerede? Sallandıklarının, otobüsün ritmine nasıl uyum sağladıklarının farkında bile değiller. Kimi günün kritiğini yapıyor kendi kendine, kimi akşam yiyeceği yemeği düşünüyor... Ya da geçen gün gördüğü şu fular vardı, otobüs durağının arkasındaki dükkanda, geçerken onu da alıversem mi diyor. Kim bilir belki memleketteki annesini özlüyor... Herkes orada o otobüsün içinde ama değil. Ne garip, gün boyunca pek çok yerde bulunup, pek çok şey görüyoruz, ama sorsam size bugün yolda neler gördün, otobüste yanında kim vardı diye kaçınız cevap verebilir?
Yaaaa işte böyle, maalesef zamanımızın neredeyse yarısında zihnimiz bedenen olduğumuz yerde değil. “Nereden biliyorsun?” diye saldırmayın hemen, konuyla ilgili gayet bilimsel bir araştırma var. Hayatımızın yarısında zihnimiz uzaklarda geziniyor. Rahmetli dedeciğim, günün en az üçte birini uyuyarak geçiriyoruz, ben yaşamıyorum ki o saatleri derdi. Bu araştırma da bunun üzerine bomba gibi düşüverdi. Hayatımın üçte birinde uyuyorum, kalanın yarısında da kafam burada değil. Hesap ortada bugün 45 yaşındayım, çık üçte birini 30. Kafamda günün yarısı benimle değil, ne kaldı geriye? 15 yıl! Yani hepi topu 15 yıl hem bedenen hem de zihnen olduğum yerdeymişim: Yani anda! Ne acaip! Varım ama yokum! Bu zihin dediğimiz ne enteresan bir mekanizma... Bir dursa durduğu yerde, her anının tadını çıkarmayı bilse çok güzel olmaz mıydı?

Hadi verin kendinize 5 dakika mola, bu molada burada olun, çevreyi bir seyrediverin, nazik bir dikkatle yargısızca. Yani uçan bir kuş görürseniz, niye daireler çizerek uçtuğunu sorgulamadan, sadece bakarak, izleyerek, kendi düşüncelerinizle savrulup gidivermeden... Arada düşüncelerinize kapılıp giderseniz de kendinize kızmadan, ya da gülmeden, yargısızca kuşun uçuşunu izlemeye geri dönerek.

Ya da daha kolayı, sıcacık evinizde ya da işinizde, hatta belki komşu ziyaretinizde, çayınızın rengini, kokusunu, ısısını gözlemleyip hissederek yudumlamayı deneyiverin, ama hiç olmazsa 1 dakika sadece çayı hissederek için çayınızı. Bakın nasıl iyi gelecek, daha önce çayı hiç böyle yudumlamamıştım diyeceksiniz. İyi gelmezse hodri meydan, aşağıda yorum kutusu var, yazıverin de konuşalım.
Comentários